29 Temmuz 2016 Cuma

Anne adaylarına birkaç küçük not


*Hastaneye biberon götürüp kendini mamaya şartlama. Sezeryan ya da erken doğum değil ama stres sütünü etkiler. Unutma ilk 6 ay (hastalık vb özel durumların haricinde) sadece anne sütü.
*Çok fazla kıyafet alma. Hediye gelenlerin birçoğunu bile giydirmeye fırsat bulamadan bebeğinin büyüdüğüne tanık olacaksın.
*Mutlaka bir sling al. Birkaç bağlama yöntemi öğren. Elin ayağın olacak inan bana.
*En azından 6 ay aynı odada uyumanız bebek ve senin açından iyi olacaktır. Eşyalarını buna göre seç.
*Beşik alırken tek kıstasın boyu olmasın. Eni ve kademeli olması önemli. Kademesi olmayan beşiği bebek dönmeye başladığında düşebileceği kaygısıyla kullanamazsın. Eni dar olursa yine dönmeye başladığında rahat hareket edemeyeceği için sürekli uyanacaktır.
*Bebeğine, henüz farkına bile varamayacağı mobilyalar yerine oyun alanları yaratacak sadelikte eşyalar seç. İleride senden oda isteyecektir zaten.
*Doğumdan önce lohusa depresyonunu araştır. Çevrendekileri uyar. Böyle bir durumla karşılaşırsan destek almanı sağlasınlar.
*Her şeye fikri olan malum teyzeleri önceden belirle. Onlardan kaçma stresine girme. Yüzleş ama tartışma. Yav he he deyip bildiğini yap :D
*Etrafında bilgisine güvendiğin biri varsa akıl danış, yardım al. Her şeyi tek başına yapamazsın.
*Bebeğin uyuduğunda mutlaka sen de uyu dinlen. İlk 3 ay bebeğinle bebek ol.
*Eleştirileceksin. Ne yaparsan yap eleştiren bir kitle çıkacak karşına. Böyle durumlarda yalnız olmadığını, senin gibi milyonların olduğunu düşünüp rahatlamaya çalış J

*Uzman değilim. Yaşadıklarımdan yola çıkıyorum. Bir sorun, rahatlamaya, anlatmaya ihtiyacın olursa ben buradayım.

23 Temmuz 2016 Cumartesi

Rengarenk Umutlarım Var Benim

    Olan biten sizlere nasıl aktarılacak yıllar sonra bilmiyorum Mavi Derin. Aslına bakarsan bizim de pek aklımız ermiyor, millet olarak ortak kaygımız vatanımıza yapılan hain bir saldırı olması. Bu olayı, anlayabildiğim kadarıyla sana bir mektupla anlatacağım. 
   Esas değinmek istediğim konu bu süreç beni dehşete düşürüp bir çok şeyi sorgulamama sebep oldu. Hayatın tüm güzelliklerinden en iyi şekilde faydalanan biz insanlar, bir o kadar da çirkinliklerini yaşıyoruz aslında. Gariptir; kendimi bir kurgunun içinde hissetmem kaçınılmaz oluyor. Truman Show mu diyorum bu? Kötülükleri başka türlü kabullenemiyor aklım. Bir kılıf uydurup ona inanıveriyorum. İnsanoğlu bir şeye inanmak, sığınmak istiyor kızım.
    ‘Dünya çok kötü’ cümlesini miras bırakmak istemiyorum ben sana. Dün gece yine düşündüm mesela. Keşke mümkün olsa. Dünyadaki tüm balonları iyi dileklerimle, sevgimle, mutluluğumla doldurup gökyüzüne bırakabilsem. Rengarenk ve mutlu  nefesler bırakabilsem sana. Mavinin sonsuzluğu gibi mutluluğun da sonsuz olsa..    

14 Temmuz 2016 Perşembe

Her Şeye Yetişememe Sanatına Annelik Denir

            Mavi Derin 13 aylık oldu. 9 ay da hamilelik dönemini eklersek 22 aydır bir şekilde hayatımda. Hamile olduğumu öğrendiğim günden bu yana neler yaptığımı gözden geçiriyorum da. Çıkardığım sonuç hiçbir şey mükemmel olmuyor. Hamileyken ona alınacak eşyaların araştırması, şampuanından tut da pişik kremine kadar en doğalını aramak, doğduktan sonra sadece anne sütü için çevreyle savaşmak(pişman değilim:)) bez, doktor, ek gıda derken... Başarabildiklerim de var pes ettiklerim de.            
            İşte oturup adamakıllı düşününce bir çok konuda faydasını görmemize rağmen sosyal medyanın bizi bir yarışa soktuğu düşüncesine vardım. Kendimizi yetersiz hissetmemize sebep olan da sosyal platformda boy gösteren 'mükemmel anneler' . Tabi ki herkes çocuğu için en iyisini ister. Fakat gidişatı esas şekillendiren içinde bulunduğumuz şartlardır. Maddi, manevi durumumuz, birlikte yaşadığımız insanlar, mahallemiz, arkadaş çevremiz ve hatta varsa mesleklerimiz bile. Ayşe organik kıyafetler almış ben de alayım, Zübeyde şunları yediriyormuş ben de yedireyim, Fatma gün boyu çocuğuyla oynuyor ben yetersiz anne miyim.. Derken bir bakmışsın ki çocuğumu bir yarışın içine sokmayacağım diyen biz anneler bir yarışın içine girmişiz. Anlamsızca.
          Feyz almak, öğrenmek, güncel olmak elbette ki çok gerekli. Ama içinizde sürekli bir yetersizlik, sürekli bir kaygı varsa lütfen kendinizi bir gözden geçirin. 1 yıllık annelik deneyimimde gördüm ki mükemmel anne yoktur. Her anne mutlaka bir yerlerde hata yapar. Her şeye yetişmeye çalışma isteğinden vazgeçemiyoruz evet lakin sınırları koymak bizlerin elinde. 
          Hayatım boyunca benliğimin, yapabileceklerimin farkında olarak yaşamaya çalıştım. Dönem dönem kendimi dinledim, böyle bir insana dönüşürsem beni uyar diye eşimi tembihledim. Zeka, çalışkanlık, kariyer, ev işleri gibi bir çok konuda gücümü biliyorum. Yetişemeyeceğime inandığım zamanlarda yardım alıyorum. Çıtayı yükseltmenin beni hırpalamaktan başka bir işe yaramayacağına eminsem şansımı zorlamıyorum. Annelik sürecimde de aynı taktiği uyguluyorum. Mükemmel bir anne değilim. 'Anne' kelimesi bütün iltifatları sarıyor sarmalıyor zaten. Öğrendiğim en gözde cümle de;
       Her şeye yetişememe sanatına annelik denir...

23 Haziran 2016 Perşembe

Mavi gibisin biliyor musun?

O sebep bu bahane derken ay daha iyi bir blog yapayımlarla geçmiş mi sana 7 ay. Elde var yazılmayan onca hatıra. Korkma hepsi aklımda zimmetli.
Ne çok şey yaşamışız seninle aylardır şöyle bir geriye bakınca. Daha erken diyorlar bunları söylemek için yok aslında her bir bakışın bir anı oluyor gülüşün, numaradan ağlamaların..
En çok neyi seviyorum biliyor musun gece uyandığında gözün hiçbir şey görmeksizin tam da şurama sokulmanı. Dünyaları bana verdin sözüyle şairin ne demek istediğini anladım.
Zor bir bebek değilsin, belki de ben şikayetlenmeyi sevmeyen bir insanım diye öyle geliyordur. Hazırdım çünkü sana, zorluklara, yorgunluklara, uykusuzluklara. Hakkını da yemeyeyim şimdi atak dönemleri haricinde çok bir huysuzluğunu görmedim.
Senin kadar gülen bir bebek görmemiştim ben şimdiye kadar. Hep gülmen en büyük dileğimdir kızım. Ağlamak da güzeldir ama unutma, çekinme ağlamaktan.
Az biraz çatlak bir aileye düşeceğini yazmıştım daha önce, gece 2'de karnını doyurduktan sonra ailece horon teptiğimiz oluyor yatakta :) Özlüyorsak seni demek. Saatlerce uyu diye bekleyip bir gülüşüne yorgunluğumuzu unutan, evet biziz, yalnız değiliz biliyorum :)


Mavi gibisin biliyor musun? Tam da hayalimdeki gibi bakıyorsun ,büyükmüş gibi, bir şeyler anlatıyormuş gibi, anlıyormuş gibi..

9 Haziran 2015 Salı

39. hafta (Yarın Bu Saatlerde)

  Hissetmenin her türlüsünü yaşattın bana bu gün henüz gelmeden. Gelmene bir kala. Sevinç, korku, heyecan, kıskançlık.. Evet bu gün en çok kurduğum cümle. Yarın bu saatlerde.. Canım yanacak biraz, yarın bu saatlerde.. Biraz uykusuz olacağım belki, yarın bu saatlerde.. Sanırım sana bakıp bakıp ağlayacağım, yarın bu saatlerde.. Etrafımdaki insanlar günlük hayatlarına devam ederken ben hep istisnasız her an seni düşündüm, yarın bu saatlerde.. 
   Bu gün önemli ve güzeldi benim için. Gerçekten o kadar insanlayken yalnızca kendimle geçirdiğim bir gün oldu aslında manen. Bu duygunun ne kadar anlatılamaz olduğunu damarlarımda hissettiğim, o kadar ki aklımı dağıtayım diye ayakta dolanmaktan ayak şişmesinin zirve yaptığı gündü bu gündü. Anlatılmaz yaşanır kızım. Umarım bir gün sen de yaşarsın. İleride ne olur bilinmez ama bu güne kadar bakmaya çalıştığım pencere, annelik çok zor değil, annelik fedakarlık değil, annelik kendini acındırmak için kullanabileceğin bir merci değil.. Salt sevmek annelik.. Sadece, bilmeden, görmeden.. Daha şimdiden yapacağın yaramazlıkları affetmek..
  Beşiğin karşımızda şu an, baban da yanımda ilk defa:) Yazarken yani ilk :P selam kızım :* Kıkandı bak :P Bakıp bakıp söylüyoruz, iki güne bu beşikte sen olacaksın. Gerçekten inanması çok zor. Rüyada gibiyiz sanırım. Eşyaların, çantan, süslerin, her şey hazır. Sana saatler kaldı Mavi Derin. Artık seni görmeyi hakettik bence babanla ben. Az kahrını çekmedik hani :P Ben senin, baban da benim :) 
  Bu gün son doktor kontrolümüz vardı. Teyzenle gittik. Gelmeye meyilli olduğunu gören doktor amca seni bir gün daha beklemen konusunda uyardı. Tahmini 3650gr olmuşsun. Böyle doğarsan ne mutlu bana! 
  Şimdi uyku vakti kızım ne kadar uyunabilirse tabi. Sabah daha süsleneceğim senin için. Uslu ve sağlıklı bir şekilde aylardır bana tutunduğu için sana çok teşekkür ederim. Hiç korkutmadın beni, umarım aynı istikrarla sağlıklı bir şekilde bize gelirsin yarın. Bir dahaki yazımda üçümüz olacağız :) O zamana kadar görüşürüz kartopum.


Annen + 1/2 Baban :)

4 Haziran 2015 Perşembe

Biraz Mizah, Anlayanlara Biraz İzah

İki gün önce gittiğimiz bir cafede 20 yaşlarında olduğunu tahmin ettiğim garson bayan arkadaş, baban elini yıkamaya gittiği vakit usulca yanıma yaklaşıp
--Erkek değil mi ? dedi.
Küçük bir tebessümle
-Hayır kız, dedim.
--Emin misiniz, bir terslik var, dedi karnıma bakarak :D
-3 doktor onayladı izninizle, dedim.
--6-7 aylık galiba, dedi.
-Haftaya doğacak, dedim.
--Alla alla , dedi. Bu kadar şeyi bilememiş olamazdı, mutlaka bir şeyler bilmeliydi.
Sıra geldi beklediğim soruya.
--Adı ne olacak? dedi
-Mavi Derin , dedim.
Biraz durdu ismi bir kaç kez tekrarladı kendi kendine, böyle daldı gitti uzaklara.
--O isim ona ağır gelir, dedi.
-O ne demek, dedim.
--Bazı isimleri taşıyamaz çocuklar, Derin çok derin bir isim bir de Mavi .. Hmm bence siz başka bir isim düşünün, dedi.
Tam o sırada baban geldi masaya oturdu ne olduğunu anlamaya çalışarak.
-Artık çok geç ismini değiştirme gibi bir düşüncemiz yok, dedim. Kime neyin açıklamasını yapıyorsam:)
Gülümsedi bir iki adım ilerledi sonra döndü ve
--Siz yine de büyüklerinize bir danışın, dedi.
Bu zihniyetteki bir insana bir şey anlatamayacağımın bilincinde olduğum için küçük bir tebessümle uğurlamayı tercih ettim kendisini. Gerçekten insanlara kızamıyorum, böyle insanlara kızamıyorum. Çocuk doğuracak kadar büyüğüm de ismini neden büyüklere danışayım hiç anlamadım mesela. İsmin ağır gelmesi ne demektir, belki benim çocuğum da ağır bir çocuk olacak ne malum. Her şeyi geçtim hani canım kardeşim bundan sanane. Neden başkalarının hayatlarına musallat olmaya bu kadar meraklı ki insanlar. Ben bu düşüncelere dalmışken babanın yaptığı yorumla gülerek geçtik bu olaya:
---Bir bu kalmıştı yorum yapmadık, tam olduk şimdi, dedi :)
O andan sonra ben çektim başkaları çekmesin diye böyle bir yazı yazmaya karar verdim aslında. Şimdi hamileliğim boyunca en çok duyduğum ve içimi daraltan sözleri dökeceğim.
   Cinsiyetin belli olana kadar: erkek değil mi, kesin erkek, senin oğlun olacak biliyorum bak ben söylemişti dersin,
   Cinsiyetin belli olduktan sonra yolda, yolakta, durakta gören teyzeler: cinsiyeti ne erkek mi aaa kız mı hayırlısı olsun ya ilk çocuk herhalde ikinciye artık, eli ayağı düzgün olsun da (bu cümle aslında neyse sağlık olsun artık bu seferlik eli ayağı düzgün olsun da kız da olur napacan şeklinde devam ediyor ben biliyorum) Teyzem,canını yediğim, sen de bir kadınsın nedir bu erkek çocuk düşkünlüğü, tabiki tek isteğim sağlıklı olsun ama ben kız çocuk dilerdim yıllar yılı ilk çocuğumu sen neyin peşindesin ki acaba!
   Son dönemlere kadar çalıştığım için ayaklarımın şişmesinin hat safhada olduğunu görenler: çok mu tuzlu yiyorsun sen, turşu filan yeme yeme hep ondan, çalışmaktan mı yok ya ondan olmaz böyle sarkıtmadan filan yemene dikkat et sen. Yakın çevrem bilir beni kurban olduklarım yememe içmeme dikkat ettiğimi. Hani bir de doktorum var ya benim danıştığım, bu işin uzmanı olan. O dedi be annem hava ısınıyor, bütün gün pantolonla masa başında oturuyorsun, rahim baskı yapıyor, dolaşım sistemi.. sistem.. ıkkk,pıkkk tamam teyzem itiraf ediyorum, geceleri gizli gizli ekmeğin arasına tuz koyup yanına da turşu çıkarıp afiyetle yiyorum ben :)
   Hamileliğimin son dönemleri olmasına rağmen çalışmaya alışkın olan ben evde geçirdiğim izin süremin çoğunda sürekli bir şeyler yapıyorum. Bunu duyan tecrübeli annelerden: uyu uyu sen bol bol, bu günlerini çok arayacaksın, dinlen iyice aa sabah o saatte kalkılır mı , rahatsın şimdi dinlenebildiğin kadar dinlen. Keşke uyku depolanabilir bir şey olsaydı da bu günlerde dediğiniz gibi bol bol uyuyup uykusuz günlerimde kullanabilseydim. Yağ değil ki bu canım kardeşim. Diyelim ki son bir hafta sürekli uyudum hiç yataktan kalkmadım, bebek doğunca bunun verdiği moralle gaza mı geleceğim. Düşünsene "o diil de iyi uyudum gece kalkmaları filan bana vız gelir tırıs gider, gölgelerin gücü adınaaaa" :) Ayrıca yıllardır ünv. iş hayatı derken zaten uykuyu çok seven çok alışmış bir insan değilim ki ben.
   Aman deyim sakın kucağa alıştırma, sallamaya da alıştırma, emziğe de alıştırma mamaya da. Bak benimki alıştı şimdi bin pişmanım. Tamam canım benim sen iste yeter, zaten ben hiç okuyup araştırmamıştım, öyle kural filan koyasım da yoktu çocuğuma, öyle gelişine yaşayacaktık iyi oldu uyardın.
   İyi niyetlidir bizim insanımız bilirim. Ama biraz fazla bilir, öyle yeniliklere açık değildir. Tabuları vardır, batıl inançları vardır, nene usulü bildikleri vardır. Alışılmışın dışına çıkmayı çok da sevmez. Özünde iyilik vardır lakin her insanın da kendi adıma en azından benim de doğrularım vardır, kitaplarım araştırmalarım, doktorlarım vardır. Danışacağım, bilgisine güvendiğim insanlar vardır. Bunların dışına kimse çıkaramaz beni. Bu doğrultuda baktığınızda hayata birine bir şey sorarsam yardımcı olmasını isterim. Aksi takdirde yaptığı uyarılara tepki vermesem de kafama yatmayan hiçbir şeyi uygulamam. Böyle olmalı zaten, insan doğruyu yanlışı kendi bulmalı. Deneyim en bilge insandan daha faydalıdır benim gözümde.
   Siz siz olun hamile bayanlara durduk yere akıl vermeyin. Biraz stres biraz hormon etkisi, mazallah kalbiniz bile kırılabilir. Sevecen olun, destek olun, yanında olun ama ne olur çok bilmiş olmayın. Hani söylediklerinizi ilk siz söylediniz sanıyorsunuz ya sizden önce ve sonrasında kaç kişi söylüyor birebir aynı şeyi tahmin bile edemezsiniz..
   

38. hafta

  Sayılı gün gerçekten çabuk geçermiş. Aylardır sanki akmayan zaman son iki haftadır ivme kazanarak arttı sanki. Şunun şurasında ne kaldı canım. Küçükken geziye gideceğim günü hesaplama mantığımla hesaplarsak bu günü ve doğacağın günü saymazsak 5 güncük:) 
  Doğumundan önceki son üç yazımdan biri olacak planlamama göre kızım. Biraz uzun sürebilir. Aslında açık yüreklilikle durum değerlendirmesi yapacağım bu gün.
  İlk yazımda da yazmıştım, sanırım oluşmaya başladığın ilk günlerden itibaren, negatif tahlillere rağmen biliyordum seni. İlk aylar hep mutluluk, heyecan, kaybetme korkusuyla geçti. İlksin nihayetinde, pamuk ipliğine bağlı sanıyordum seni:) Sonrasında 2 ay kadar aşırı derecede mide bulantısı yüzünden işe gidemediğim çok oldu. O günler gerçekten zordu. Tuhaf bir şekilde her günün aynı saatinde midem bulandı. Anlayışlı bir işverenim olmasaydı çoktan işsiz kalmıştım bence. Bulantılar geçince öyle aman da aman bir sıkıntı yaşamadım bir kaç ay. Bir hafta sebebini anlamadığımız bir hastalık yüzünden bir şey yiyip içmememin dışında. O da geçti zaten. Aşerme denilen olayın, iştahı açık olan milletimiz kadınlarının yemek için bahane buldukları e biraz da şımarmaya fırsat buldukları hipotezimi teoriye dönüştürme fırsatı buldum. İştahla yediğim şeyler domates, salatalık, kısır ve karpuz oldu. Ama mevsimi dışında değildi hiçbiri :) Bu konuda elleri öpülesi bir hamile oldum bence baban açısından. Sonlara yaklaşınca ayak şişmesi, bel ağrısı ve mide yanması nirvanaya ulaştı. Ama onlar da biraz dikkatle önüne geçilebilen şeyler oldu. 
  Gelelim duygu durumuna. Kendi içimde yaşamak istedim ve genel anlamda da başardım sanırım. Ama şimdi dönüp baktığımda hepsinin dönemsel olduğunu görüyorum. İlk zamanlarki korku ve heyecandan sonra alışma safhası başladı. Olmayan kıyafetler, değişen bir vücut karşısında tuvalete gidip ağladığımı çok biliyorum. Bu durumu kabullendikten sonra çatlak kaygısı belirdi. :) Rüyalarıma giren o görüntüye sahip olmamak için elimden geleni yaptım ve sanırım %95 başardım. Son aylara doğru belki seni üzecek ama hayatımı değiştireceğini düşündükçe korkmaya başladım. Adapte olabilecek miydim acaba? 5 yıldır babanı tanıyorum. Ve İKİMİZ olmaya o kadar alıştık ki ne yapacaktık! Ay ben vazgeçtim geri gönderelim biz bunu deme durumu da olmayacaktı :) Nefes aldığımız sürece beynimizin ve kalbimizin bir köşesi mutlaka sana ait olacaktı. Bu düşünceye adapte olmam biraz zor oldu ama senin güzelliklerini hayal edince tüm kötü düşünceler geçti gitti yalan yok. 
  Engellemeye çalıştığım ama içimde bir ağaç gibi dallanan ve beni en çok korkutan düşünce neydi biliyor musun? Seni kıskanmak. Gülme gülme seni de göreceğiz. Hiç kimsenin art niyetli olmadığını biliyorum fakat biri "ay doğsun da ıssıralım" "ay ben yerim onu kucağımıza bir alsaydık" gibi cümleler kurduğunda içimden bir canavar çıkacak ve bir hormon yüzünden kalp kıracağım diye o kadar korktum ki. Sürekli kendi kendime kimse benim kızımı ıssıramaz, yııkkkk yaa ben alacağımm onu kucağıma siz kim oluyorsunuzzz :) gibi çocukça şeyler söylerken buluyorum kendimi. Onu da ben yapacağım bunu da ben yapacağım en çok ben seveceğim onu diye sen ben kendini bir gaza getir :) Neyse dönem dönem bu psikopat düşüncelerimi babanla çok rahat paylaşabildiğim için saçmaladığımın farkına varıyorum. Ama sen doğunca ne çıkar içimden hiç bir fikrim yok  :) Bir de gereksiz ve tüm anne adaylarını bence ifrit eden bazı çevresel yorumlar var. Onları ayrı bir başlık altında birazdan yazacağım. Belki okuyanlara yol gösterir de çevrelerindeki insanlara yapmazlar.
  Ya işte böyle miniğim. Bu hafta evde kıyafetlerini yıkadım ütüledim, kitap okumaya devam ettim, yattım dinlendim, biraz dolaşıp sana yeni minnişler aldım. Artık sanırım hazırız gelmene. Az daha sabret kartopum seni çok seviyoruz..


Annen..